Ferrarisini satan bilge

10/06/2009 04:39:00 ÖS





Yıllar önce okuduğum bu kitabı bu hafta yeniden okumaya başladım. İlk okuduğumda da sevmiştim ama bu sefer daha bir keyif verdi. Kitabın hemen hemen her sayfasında bir felsefi söz var ya da bana öyle geldi. Sık sık notlar aldım defterime.

Kitaptaki kahramana özenmemek elde değil.Ama ilk önce bir ferrari almak lazım. Alabilirsem satması kolay :) satınca da ver elini Hindistan.

Kitabın özetini ve düşüncelerimi ileride buradan paylaşacağım.
Read On 2 yorum

Uçurumun kenarındayım Hızır

10/06/2009 04:33:00 ÖS
Fotoğraf: Uçurumun kenarındayım 05/10/2009 Antalya


Uçurumun kenarındayım Hızır
Bir dilber kal'asının burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avucunda
Koca yâr adım çağırır
Kaldım parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır
Güzelliğin zülme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzdan
Dabbet-ül arz dan
Yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum senden


Read On 0 yorum

VİRANEYİM

10/06/2009 04:26:00 ÖS
Fotoğraf: Viraneyim 06/10/2009 Antalya

Sevda türküleri çoktan bittiler,
Şimdi yorgun dargın bir viraneyim.
En son Turnalar da veda ettiler,
Şimdi yorgun dargın bir viraneyim.




Read On 0 yorum
10/06/2009 04:22:00 ÖS
Fotoğraf : Sakin göl 06/10/2009 Antalya

Sakin göllerin kuğusuyduk
Salınarak suyun yanağında
Yarılan ekmeğin buğusuyduk.
Gözüm yaşarıyor,
Yüreğim yanıyor/kanıyor,
Olmasaydı sonumuz böyle.
Read On 0 yorum

Aynı daldaydık

10/06/2009 04:18:00 ÖS
Fotoğraf: Aynı daldaydık 06/10/2009 Antalya

Aynı daldaydık 
Aynı daldaydık 
Aynı daldan düştük ayrıldık 
Aramızda yüzyıllık zaman 
Yol yüzyıllık 

Read On 0 yorum

SEVGİ ORMANIM

10/03/2009 11:42:00 ÖÖ
Fotoğraf: Benim ormanım. 19/05/2009 Konya


Kendimi bildim bileli ağaçları ve çiçekleri sevmişimdir. Çocukluğumda evimizde her yerde saksılar vardı.Annem her çiçeğe ayrı özen gösterir, komşular akrabalar çiçekleri gördükçe hayran kalırlardı. Kendi çiçekleri olanlar bile bizim evdeki çiçeklerin güzelliğine hayran kalırlardı.Annem hafif bir tebessümle içten içe gururlanırdı çiçekleriyle. Kadınların çoğu hemen bir dalda kendilerine almak isterlerdi.Annem ya saksısıyla verirdi ya da ben sizin için bir tane daha dikeyim biraz büyüteyim vereyim derdi.

Hiç unutamadığım anılarımdan biri de rahmetli dedemle bir tarlada çalışıyorduk.Daha doğrusu o çalışıyor bende yanında oyunlar oynuyordum. Dedemin benim için çok ayrı bir yeri vardı ve her zamanda ayrı bir yeri olacak. Çocukluğumda çoğu gece onun yanında uyurdum. Yatağın duvar kenarına beni yatırırdı.Böylece yataktan düşme korkum olmazdı.Yani gündüzleri dedeme güvendiğim gibi geceleri de dedeme güvenerek rahat rahat uyurdum. Dedemi bir gün ayrı bir yazıda anlatmaya çalışacağım. Oyun oynarken elime ilerideki derenin kenarındaki ağaçlardan kırılmış yeşil bir söğüt dalı geçti. Hemen tarlaya geldim ve dedeme bunu tarlamıza dikmek istediğimi söyledim.Dedemin gösterdiği yere kendi ellerimle diktim. Şansım yaver gitmişti ve bir kaç hafta sonra tarlaya tekrar gittiğimizde dal yemyeşil duruyordu.Dedem "Senin ağaç tutmuş" dedi. Hemen ağacımın yanına gittim ve etrafını küçük taşlarla çepe çevre koruma altına aldım. Yıllar sonra o yeşil dal kocaman bir ağaca dönüştü.O tarlaya her gidişimizde dedem ilk günkü ağaç dikişimizi anlatırdı hep. Bende gururla dinlerdim.

Ortaokul ve lise yıllarımda da her ağaç dikme mevsiminde okulumuzun çevresine ağaç dikerdik.Bazı arkadaşlar kaytarmanın yollarını ararken ben ne kadar çok ağaç dikersem o kadar iyi olur düşüncesiyle koşar adım ağaç dikerdim.Bir ağacı dikip yeni bir fidan aramaya bakardım. Fidan bulamazsam fidan diken bir arkadaşıma yardım etmeye koşardım.

Diyeceğim ağaç ve çiçek sevgisi hatta doğa ve hayvan sevgisi küçüklüğümden beri ailemin verdiği güzel zevklerden birisidir. Üniversite bittiğinde köye gelmiştim ve askere gitmek için günümün gelmesini bekliyordum. O aralar köyün toplam arazi ve ev miktarının hesaplanıp belediyeye bildirilmesi gerekiyordu.Muhtar bunu yapıp yapamayacağımı sordu.Bende kabul ettim ve bir arkadaşımla başladık tarla ve evleri yazmaya. Her aileden bir kişi köy konağında bize ayrılan bir odaya gelip hangi mevkide ne kadar tarlası evi varsa bildirim yapıyor bizde onları formlara geçiriyorduk. Bu iş için parada alıyorduk :) O günün şartlarına göre baya param birikti. Bir yandan da bu parayla neler yapabilirim onu düşünmeye başladım. İlk önce köye bir kütüphane kurmayı düşündüm ve bu konuda muhtarla konuşup bana bir köy odası vermesini istedim.Fakat muhtar bu işe sıcak bakmadı. Kimseden destek bulamadım ve bu proje yattı. Bir gün köy odasında otururken hiç olmazsa bir voleybol sahası yapıp gençleri biraz spora yönlendirebilirim belki düşüncesi ile voleybol sahası yapma fikri geldi. Hemen babamdan arabayı aldım ve ilçeye gittim.Bir tane voleybol topu ve birde file aldım. Köyde daha önce bir araziye atılmış iki tane telefon direği parçası görmüştüm.Onları da alıp köyün hemen kenarındaki bir pınarın yanında bulunan yeşil alana diktim. Fileyi yerleştirdim. Hemen köy kahvesine gittim ve oradaki gençlerden iki takım kurup sahaya geldik ve o günden sonra her gün akşamüstü saat 16,00-20,00 arası sırayla voleybol maçları yaptık.

Bir gün muhtarla sohbet ederken "Bana orman müdürlüğünden ağaç fidanı alabilir misin?" dedim. Muhtar alabileceğini söyledi ama ne için gerektiğini sordu. Sen fidanları al, gerisini düşünme dedim. Bir kaç gün sonra muhtar köy konağındaki odama gelip "Gel aşağıya fidanları arabadan indir" dedi. 115 tane fidan getirmişler. hemen oraya indirdim.Kahvehaneye gidip köy mezarlığına ağaç dikmek isteyenlerin kazma küreğini alarak gelmelerini duyurdum. Ağaçları bir traktöre yükleyip mezarlığa götürdük ve bir kaç gönüllü ile birlikte mezarlığın kenarına sıra halinde diktik. Muhtar işin aslını öğrenince sevindi.Bir hafta sonra yine odama geldi ve yeni fidanlar geldi inin indirin hadi dedi. Koşar adım indim aşağıya.Bu sefer fidan sayısı baya çoktu.İlk anda korktum. Yaklaşık 500 fidan vardı ve bir hafta önce 5-6 kişi baya zorlanmıştık 115 fidanı dikerken.Bu kadar fidanı dikmek baya yorucu olacaktı. Bu fidanları da köyün su deposunun kenarındaki boş araziye dikmeye karar verdim. Sabahtan başlarsak ve gönüllü sayısını artırırsak belki bir günde bitirebilirdik. O gün cumaydı ve cami imamından rica ettim.Sağ olsun imam hutbede ağaç fidanlarının geldiğini ve gönüllü kişilerin yarın sabah su deposuna gelmelerini duyurdu. Akşam da kahvehanede masaları tek tek dolaşarak herkese haber verdim. Bir traktör ayarladım ve fidanları taşıdık. 12 kişiydik. önce traktörle uzun uzun arklar ayarladık ve bu arkların kenarına ağaçları diktik. Güneş tepemize geldiği saatlerde herkes yorulmuştu ve acıkmıştı ama biz hiç yemeği düşünmemiştik. Daha fidanların yarısı duruyordu.Traktörün sahibi arkadaşa biraz para verdim ve bakkaldan zeytin, peynir, domates, salatalık vb. şeyler 8-10 tanede ekmek alıp gelmesini rica ettim.Biraz para verdim.Sağ olsun yarım saat içinde soframız hazırdı. :) Güzel bir piknik yapmış olduk. Tüm fidanları diktiğimizde saat 17,00 civarındaydı. O aralar sık sık uğrar fidanların bakımını yapardım. Daha sonra askerlik, başka bir şehirde iş kurma ve yeni bir yaşam telaşı derken bir süre fidanlarla ilgilenemedim. Bir gün babam gelmişti köyden. Su deposunun oraya fidan mı diktin sen dedi.Evet dedim, arkadaşlarla birlikte dikmiştik. Babam, muhtar ve bir kaç arkadaşları daha o tarafa doğru gezerlerken muhtar fidanları gösterip benim eserim olduğunu söylemiş ve babam o sayede öğrenmiş. Hemen fidanları sordum.Babam baya büyümüş ve güzelleşmiş olduklarını söyledi. Çok mutlu olmuştum.Bir an önce görmek istedim o an ağaçları.İlk fırsatta da köye gidip fidanları gördüm ve bir sürü resmini çektim. Çocuklarımı da götürdüm ormanıma .O artık bizim ormanımızdı. Daha sonra her köye gidişimizde mutlaka ormanımıza uğrar olduk. Diğer resimlerini de buraya koymaya çalışacağım.

Bu orman kendi adıma yaptığım en güzel işlerden biridir ve iyi ki o ağaçları dikmişim derim her zaman.Sizlere de tavsiyem bu hayatta iyi bir şeyler yapmak istiyorsanız mutlaka bir ağaç dikin.Dikili bir ağacınız olsun. Benim dikili bir sürü ağacım var hatta küçükte olsa bir ormanım var. :)

    
SEVGİ ORMANIM
    
SEVGİ ORMANIM
Çorak toprakta ormanım oldun 
Yağmur oldun yağdın ormanıma. 
Seninle filizlendi,yeşerdi, 
Seninle boy attı sevgi ormanım. 

 Nefesim oldun hayat verdin 
Hayatıma tarifsiz tat verdin. 
Anlam kattın,duygu kattın yaşamıma, 
Senin sevginle yeşerdi ormanım.  

Esasında zorlukların adı sevgidir. 
Sevgi suyunla büyüdü aşkım. 
Gül oldu,karanfil,menekşe oldu, 
Çiçek oldu,sevgi oldu ormanım.  

Sakın susuz bırakma kurutma. 
Senin sevgine ihtiyacı var. 
Bu yaşam bizim,ikimizin. 
Beraberliğimizle güzelleşecek ormanım.
Read On 1 yorum

DEMİR ATTIM YALNIZLIĞA - Ebru Gündeş

10/03/2009 11:35:00 ÖÖ
Fotoğraf: Güneşin doğuşu batışı farksız. 19/05/2009 Konya
Demir Attım Yalnızlığa - Ebru Gündeş

Sessiz bir köşede, her şeyden uzak;
Meçhul yarınlara terk edilmisim
Dostluklar yalanmış, sevgiler tuzakmış
Tuzak
Hayret yanılmışım, yalnızım simdi
Oysa mutluluğu hayal etmiştim
Gidenler unutmuş, aşkları yalanmış
Yalan

Günesin doğuşu, batışı farksız
Nasıl yaşanırsa yaşarım ben aşksız

Demir attım yalnızlığa
Bir hasret denizinde
Ve şimdi hayallerim o günlerin izinde
Yüreğimde duygular, ümitlerim nerede?

Söyle bir düşünüp her şeyi birden
Neden anıları bitirmeyişim
Yalanmış sevgiler, kalbimden uzakmış
Uzak
Boşa beklemişim yollara bakıp
Kurak topraklara umutlar ekmişim
Arzular avuttu, gördüğüm hayalmiş
Hayal

Günesin doğuşu, batışı farksız
Nasıl yaşanırsa yaşarım ben aşksız

Demir attım yalnızlığa
Bir hasret denizinde
Ve şimdi hayallerim o günlerin izinde
Yüreğimde duygular, ümitlerim nerede?
Read On 0 yorum

GURURU YENEMEDİK - Eylem Aktaş

10/03/2009 11:19:00 ÖÖ

GURURU YENEMEDİK

Yenemedik gururu yenemedik
Daha düşemedik biz aşka
Bilemedik geçmişi silemedik
Daha gelemedik biz aşka
Aşka izin ver tanısın yüzünü erisin gözyaşlarım düşsünn bırak
Demir yüreğim dinlenecek görecek suretini yüreğinde
Sen benden geçsen de olur
Ahh vazgeçsende bu canda durur
Aşk bekler gururuna yol ver
Sevdam yakar yanar bu şehirler
Bırak ne olur gözyaşım yüzümü bulur
Sevdan izim olsun
Yolunu bulurum karışır deli sulara
Aşsın bırak akar yüreğim
Ah sel olur dokunur yar senin yüreğine
Sığındığım kıyılarına
Ah derman ol yaralarıma
Aşk bekler gururuna yol ver
Sevdam yakar yanar bu şehirler …”
Bırak ne olur gözyaşım yüzümü bulur


Read On 0 yorum

SU VE ÇİÇEĞİN AŞKI

10/02/2009 05:35:00 ÖS
Fotoğraf: Uğur böceğinin aşkı 22/07/2008 Konya


SU VE ÇİÇEĞİN AŞKI
Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.İlk önceleri arkadaşlık olarak devam eder bu durum.

Tabiki zaman lazımdır birbirlerini tanımaları için.
Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki mutluluktan içi içine sığmaz artık ve anlarki suya aşık olmuştur.

İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar. Sırf senin aşkın için ey su der!

Öyle zaman gelir ki; artık suda içinde çiçeğe karşı birşeyler hissetmeye başlar, zannederki çiçeğe aşık oldum.
Ama suda ilk defa aşık oluyordur.
Günler ve aylar birbirini kovalar ve çiçek acaba su beni sevmiyor mu diye düşünmeye başlar, çünkü su pek ilgilenmiyordur çiçekle.
Halbuki çiçek alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz;

Çiçek suya "
seni seviyorum" der,
Su da "
bende seni seviyorum" der.

Aradan zaman geçer ve çiçek yine suya "seni seviyorum" der,
su sabırla "bende" der.

çiçek sabırlıdır.
bekler...bekler...bekler..
Artık öyle bir duruma gelirki; çiçek koku saçamaz artık etrafa,
ve son kez suya "seni seviyorum" der,
suda söyledim ya; "bende seni seviyorum" der.
Ve gün gelir, çiçek yataklara düşer, hastalanmıştır çiçek artık.
Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin.
Yataklardadır artık çiçek.

Su da başında bekler çiçeğin, yardımcı olmak için dostuna.
Bellidirki çiçek ölecektir ve son kez zorlukla başını döndürerek çiçek
suya derki;
"Ben seni gerçekten seviyorum"

Çok hüzünlenir su bu durum karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır.
Nedir sorun diye, doktor gelir ve muayene eder çiçeği.

Muayeneden sonra şöyle der doktor:
"Hastanın durumu ümitsiz artık, elimizden bir şey gelmez."
Su merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık nedir diye,
ve sorar doktora hastalığı nedir diye.
Doktor yukarıdan aşağıya bir bakar suya ve derki;

"Çiçeğin bir hastalığı yok dostum, bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için!"

VE ANLAR Kİ SU ARTIK,

SEVGİLİYE SADECE "SENİ SEVİYORUM "
YETMEMEKTEDİR...
Read On 0 yorum

KÖR OLASI ÇÖPÇÜLER

10/02/2009 02:25:00 ÖS

ÇÖPÇÜLER

Aşktan yana şansım yok
Ağlıyorum derdim çok
Aşkımı kaybetmişim
Sordum sordum bulan yok

Dün gece çok aradım
Aradım bulamadım
Kör olası çöpçüler
Aşkımı süpürmüşler

Sokaklarda ne ararsın
Beni kimden sorarsın
Ben düştüm aşk ateşine
Sende düşme yanarsın
Read On 0 yorum

Followers

Söylenenler

Blogger tarafından desteklenmektedir.